Yoksa kalbini sevmiyor musun? | Gürkan Duman

Yoksa kalbini sevmiyor musun?


Her şeyin çatısı sevgidir. Sevgi benimsemenin önünü açan, nefret dürtülerini aşan, paylaşmanın önemini koruyan yegane temel duygudur. Bu duyguyu korumanın en önemli yolu ise sevilmektir. Sevgi; insanın kendisini sevdirmesi, sevgi insanın kendisini bir başkasında araması, orada var olmasıdır. Sevgi çift yönlü alışveriş gibidir. Karşılığı olanı da vardır olmayanı da var. Ama ne kadar sevgi toplarsak o kadar yakım yaparız. Yani sayısı azalır, ama değeri çoğalır. Bunu karşılık bulamadığımız sevgileri varsayarak söyledim. Bir insanın kendisine karşı adım atabilmesi için için hiç bir sorunu olmaması gerekir ki nerede? Acımızın, hüzünlerimizin, duygularımızın bizden çalmadıkları mı var? Bazen dertlerimiz arşa yükselmiş olsa da, borçlarımız tavan yapmış olsa da duygularımız yerin dibine girse de, çok ufak düşüncelere odak kurarız. Hatta bizim için O an anlamsız olsa bile gülümsemeye ihtiyaç duyarız. Bu o kadar küçük bir detay ki. Çok derdin varken bile alırsın eline kibrit çöpünü, açarsın bacaklarını kaldırıma hele ki bir de söğüt ağacının gölgesine denk geldiysen sıcakta, o kibrit çöpüyle saatlerce oynarsın. O minik karıncalar dikkatini çeker, yanından geçen bir kediyle göz iletişimi kurarsın. Etrafı seyredersin yani o hep küçük şeylere odak kurarsın. Çünkü hiç bir amacın yok…

İşte gerçek zenginlik derinliktir.

Aslında bu hakkıyla geldiğin dip oluşumunun emaresidir. Herkes dibi boylar. Dipler insanı olgunlaştırır, durduğu yerleri hatırlatır. Düz mantığı şu: Ok ne kadar geriye çekilirse o kadar ileriye gider. Farkındalık insanı hep diplerle besler. Bu aslında doğuştan gelen bir düzen. Doğduğumuzda hiç bir şeyimiz yoktu ve tüm benliğimizle dünyaya gelmişizdir. Zengin bir ailen olabilir ve zengin de doğabilirsin ama hiç bir şeyin yok. Bu aslında basit bir söylem olabilir ama eğer ki dip oluşumunda yer almak istiyorsan önce kendine hiç bir şeyinin olmadığını kanıtlamalısın. Hırs; genelde kendini ispat etme dürtüsü içerisinde gelişen bir fanustur. Bu rekabet seviyesi noktasına geldiğinde heyelan gibi başkasını da içine sürükler. Tek başına koşmak belki normal bir eylem ama rekabet seviyesine geldiğinde yani yarış modülüne dönüştüğünde artık bunu kendin için yapmazsın. Bir hedef ve amaç doğrultusunda kazanmak için yaparsın. Ama neleri kazanacağını kurallar belirlerse ve bu kuralları da başkası düzenlerse işte o zaman hayatta hep bir şeylere yetişmek, kazanmak, hırs yapmak için mücadele ederiz. Deyim yerindeyse içindeki ”Sen” aslında senin en büyük benliğin. Bu yüzden içinden geldiği gibi sev, içinden geldiği gibi davran ve içinden geldiği gibi ol. Eğer ki bunu yapamıyorsan ”olma”, ”yapma” çünkü bunları yapmadığında da içindeki sen olursun. İnsan kalbini neden uyutsun?

Yoksa kalbini sevmiyor musun?

İşte bizi benlik duygularımızdan çalanlar da zamana karşı uydurduğumuz ayak ve düzen. İstek ve arzular, yenilikler ve yetişme duygusu. Tüm bunlara sahip olmak isterken kendimizi kaçıyor ve benliğimizi unutuyoruz. Aslında bizler herkes gibi olma yarışına girmişken kendimize herkesten bir o kadar daha uzak olabiliyoruz. Yabancılaşıyoruz, başkalaşıyoruz ve kalbimizi de uyutuyoruz. Yoksa sen kalbini sevmiyor musun? Evet başta ne demiştik? Sevgi her şeyin başı ve her şeyin çatısıdır. Sevgisiz ev olmaz, sevgisiz aile olmaz. Hayatta her zaman bir şeyleri kaybederiz ama sevgimizi genellikle çaldırırız. Sevgi evrilir, sevgi dönüşür, sevgi küçültülür. Ufak bir belleğe sığdırılmış dünya gibi köşedeki kitaplığın, çekmecenin, vazonun içine atıldığında, sevgi kalbi artık uyutmuş olur. Kalp içinde manevi duyguları barındıran yüksek kapasiteli bir alandır. Bu alanı kirletmemek için sevgiyi yaymamız gerekiyor. Sevginin besini masumluktur. Kötü düşünmeden ve iyi bakabilmek dünyaya. Paylaşmanın, vermenin, verdiği zenginliği tadabilmek…

Şöyle bir düşün…

Elini vicdanına koy derler ya hani. Koy elini vicdanına bugün ne kadar iyi ve kötü oldun. Tüm bunları tartabilecek kadar adil misin? Tarafsız mısın? Saf mısın peki? Tüm bunları cevap vermek zor. Dedik ya sevginin dolaşımı azalıyor, zorlaşıyor. Yakımı zor, yıkımı kolay. Kalbimiz bir kumbara gibi olmalı çok iyi değerler biriktirmeliyiz. İyi insanlar, hayvanlar doğa aslında bu oluşumun bir parçası olduğu gibi en önemli ip ucu. Her şeyden öncesi doğru inanç ve tek inanç. İnsan inancı işi yaşar. Çünkü insanı yaşatanda inancıdır. Kalbin anahtarı da inançtır.

Kalbini sev…

Kötülüklerden uzak durduğun her gün kârdasın. İyi olmak zordur. Çünkü iyilikleri çalınmış milyonlarca insan var. Her gün kalbini ve içindekileri severek kâr etmenin büyük bir zenginliği gibi var mıdır yükseğe ulaşmak için? Biz ulu değiliz içimizdeki alanlar geniş. Ve içimizdeki iyilikler ne kadar küçülmüşse, dış dünyada o kadar yer kaplar ve büyür.  Elbette bunlarda gidici ve kalıcı değil. Lakin yok olucu da değil bunlarda bizlerle birlikte hesap materyali gibi bizimle gelecek, süregelir. Kalbini sev çünkü o seni ”başkaları” içinde seven yegane en büyük duygu. Onu kendi içinde bul…

Daha fazla köşe yazıları için bloğumuzu takip edebilirsiniz.

Yazan: Gürkan Duman

 

0 0 votes
Article Rating

Gürkan Duman

Gürkan Duman 1989 istanbul şişli doğumluyum. Araştırmayı ve blog yazmayı seviyorum. Yeniliklere açık birisiyim ve hayatın yaşanmaya değer olduğunu düşünüyorum.

Subscribe
Bildir
guest
1 Yorum
Beğenilenler
En Yeniler Eskiler
Inline Feedbacks
View all comments
trackback
Küçük şeylerin arkasına saklanmak | Geçmişten keyif almak...
Temmuz 8, 2022 5:12 pm

[…] özlem dolu sevdiklerini bırakabiliyorsa işte bu onun arkasına sığınabilecek en iyi izdir.  Yoksa kalbini sevmiyor musun? yazımız için […]

1
0
Would love your thoughts, please comment.x
Paylaş
Bağlantıyı kopyala