BlogKöşe yazısı

Paranın ”Ben” Merkezi | Gürkan Duman

Paranın Ben Merkezi

Zararın en büyük zamanı geçmişe yapılmış yolcuklar için bir bilet sahibi olmaktır. Çünkü her geçen ve geçmiş zaman satın alınmayan gerçek özlemlerle dolu. Minimal yaşamlar işte tam da bu noktada devreye giriyor. İhtiyacından fazlasına sahip olmanın hırsı ile yaşamdan pay istemek biraz bencilce bir davranış. Hatta buradaki ”Biraz” kelimesi o kadar abartı gelir ki fazlası ile bütünleşmiş olur. Artık karşı tarafın anlam ve kavrama bütünlüğüne bırakılmış bir serzeniş bu olsa gerek. Ve iki tarafta ihtiyaçları için bir merkezde toplanmış. Sahip olmasak da olur dediğimiz her türlü nesneler birer ihtiyaç haline gelmiş, meseleler halinde beslenmiş.

Ortamlarda bunu savunacak kadar çok konuşup az dinleyen bir birey olarak; istediğimiz taktir de telefon konuşmasını bir kapı ziline bağlı hale getirmiş klasik bir anlatım bağımlısıyız. İstediğimiz herhangi bir olay da karşı tarafa kendi savımızı oluşturabilecek donelerimiz yoksa ki kısacası ”güçsüzlük” deriz buna biz. Yoksa gücümüz, sayılı ve sınırlı kelimeler var ise dilimizde, aklımızda, beynimizde… İşte içine düştüğümüz bu durum biz bir kaçış planı sunmuştur. Bunu hasta olmak gibi düşünebiliriz. Hasta insan halsizdir, acizdir. Genellikle kimseyi istemez ve kendisiyle baş başa kalmış yalnız bir bireydir. Onun için tek emel bir an önce iyileşme arzusunu yakalamak…

Bu sıradan ve basit olan durumu baş veya diş ağrısı ile nitelendirebiliriz. Tüm bunları geçersizliğe karşı geçerli ve güçlü kılanda tam olarak bu. Çünkü maddelerin görünümü, yansıması ve değeri de  duyguların yönetilme ve manipüle edilme değerlerinden çok daha farklıdır. Yani sahip olduğunuz veya olmak istediğiniz nesnelerin değerlerini ona yansıtılmış bakış açısı belirler. Bu sizin ne kadar değer verdiğiniz ile ilgili bir durum. Başkasının bu konu hakkındaki düşünceleri ve görüşleri de bunu şekillendiren incelikler arasındadır.

Paranın Ben Merkezi

Tam bu noktada paranın ben merkezi devreye girer. Nedir paranın ben merkezi? O herkesin satın almak istediği, arzuladığı veya hayal ettiği nesneler… Kim bilir? Kimse kendi hayalini önemseyecek kadar zengin değil. Paranın ben merkezinden toplananların oluşturduğu toplulukla herkes birbirini manipüle edebilir.

Bunun devresi şöyle oluşur: Bir insanın yüzü, söylenen gerçeği kaldırabilecek bir ortam da değilse, o ortamın ağırlığını belirleyen faktörleri her zaman o ortam kaçmış kişiler belirler. Orada bir tehlike var. Gruptan ayrılan, içeriyi iyi analiz eder. Örneğin; kola için birine kolanın zararını genellikle koladan zarar gördüğünü anlayan ve bunu idrak eden kişi söyler. Kola için kişinin koladan gelecek olan zararı da iyi anlayabilmesi için geçmişe bağlı yaşadığı günlük rutinlerin çetelesini tutması gerekir. Çünkü insan hasta olduğu zaman ”Acaba nerde yanlış” yaptım? sorusunun cevabında mutlaka kola yoktur değil mi? Daha büyük sebepler arar insan? Ya da büyük sebeplerin küçük parçası haline gelmiştir.?  Daha net gerçekler arar. Daha manipüle olmamış ifadelerle fazlasına ihtiyaç duyduğu güvenin başkası tarafından satın almasına benzer bu durum.

Deyim yerindeyse aklına kira vermektir bu. Bu gibi konularda birine güven duymak kendi işgüzarlığımızın faturası bu. İnsan kendine para ödemekten hoşlanır hiç? Ya da bunu kabul eder mi? Kim bir cebinden diğer cebine para koyarak karda olduğunu hissetmiş ki? Tüm bunların başında bizi bir yerde toplayan net bir durum var bu gerçek. Bir grup var ve gruba ait davranışların sergilediği bir ortam da var. Netice de bizi satın alma duygusu ile besleyen, sahip olduklarımızla benimseyen, dış güzelliğimiz ile önemseyen bir grubun içerisindeyken dışarıdan kendimize baktığımızda kendimize verdiğimiz değerin bedelini o an ki standartlar içerisinde ödeyebilir miyiz? Geçmişe bağlı özlem duymamızın aralığa da budur belki. İnsanın merkez aynası kalbidir. Yani dikiz aynası da kalbidir. Sürekli bir sunum içerisindeyiz. Sürekli olarak aklımız kiralarda geziyor. El değiştiriyor. Giyim tarzı, kuşam, geçirilen süre, harcanan zaman. Yapay mutlulukların oluşturabileceği bir zemin hazırlıyoruz. Herkes orada, sen geç kalmışsın. O geç kalmışlık hissi. Neden sunum yapmak zorundasın ki ya da öyle hissediyorsun? Dışarıya çıkmak için harcadığın zamanı kendin için harcadığın zamandan çıkardığında, gireceğin ortam için sunacakların ortaya çıkıyor işte. Hepimizi sahip olmak veya satın almak istediğimiz bir yerde toplamışlar ve orada herkesin davrandığı gibi davranmak istiyoruz. Gitmek için taksi, giymek için elbise, süslenmek için kuaför vesaire. Tüm gözlerin mitralyöz işlevselliğine sahip olduğunu unutmamak kaydı ile paranın ben merkezinden çıkın. Şu an için en güçlü satın alma araçları arasında o yer alıyor.

Bir eşyanın oda da kapladığı yer, senin onu fark ettiğin günlerle eş değerdir. Bir eşyanın ağırlığı odada yer kaplamaz fakat onun ağırlık hacmi tinsel durumla ilgilidir. İncelikler bu yüzdendir… Nesnelerin ilk göze çarpışı da genellikle ağırlık olarak değerlendirmez. Çünkü onun ilk yansıması güzelliği ile nitelendirilmiş veya donatılmıştır. Bunun sağlamasını şöyle yapalım; Herhangi bir nesnenin güzel olduğuna gözlerin mi? duyguların mı? Yoksa başkalarının ona ne kadar değer verdikleri mi belirler? Işıklar kapandığında tüm nesneler kaybolur fakat siz ona çarpmamak için yön ve yol değiştirirsiniz. Işıklar kapandığında tüm tasarımlar uçar gider bunun asıl değerini aklınızdaki oluşumlar saklar. Öyleyse nesnelerin yerine hayallerimizi, aklımızı, kendimize verdiğimiz değerin bedelini koruyabilsek? Yani satın almak duygusundan uzaklaşsak iyi olmaz mı?

Geçmişe yapılmış her yolculukta, geçmişe alınmış her bilette kendinizi ve yeni yaşınızı ararsınız. Çünkü geride kalan mutluluklar ve hüzünler olmuştur. Mutluluklar onu aramak, hüzünler onu bulmaktır. Ne mutluluk da hüzün bulursunuz ne de hüzünlerde mutluluğu aramışsınızdır İkisi geçmiş ve gelecek için aynı yerde olmamıştır. Lakin ikisinden biri devam eder, siz onu yaşadıkça görürsünüz. Yaşlandıkça geçmişte kalırlar…

Ve şu var ki parayla geçmiş satın almaz. Lakin onun satın aldıkları ne kadar temiz? Mümkün olduğunca temiz kalabilmek de bir o kadar önemli. Temiz bir geçmiş bırakalım kendimize öyle değil mi? Paranın ben merkezinden uzaklaşarak…

Daha fazla içerik için köşe yazılarımızı takip edin.

Yazan: Gürkan Duman

0 0 votes
Article Rating

SolarGezi

Solargezi Yöneticisi

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
0
Would love your thoughts, please comment.x
Paylaş
Bağlantıyı kopyala