Korktuğun yanınla sevmek
Korktuğun yanınla sevmek
Özellikle canı yananların sık yaptığı eylemlerden birisidir korkarak sevmek. Böyle insanların mutlaka karşısına zaaflarına yenik düşebileceği kişiler çıkar. Mutlaka çıkar hatta o insanın gölgesi gibidir. Güneş olduğu sürece kaçamazsın ondan. Bir insanı kaybetme korkusuyla sevmek, kaybetme olasılığının en acı kısmıdır. Hak etmediğini düşündüğün, her ne varsa karşı durur. Sen hak etmesen bile mutlaka başkaları tarafından fark edilirsin. Başta korkarak yaklaştığın her ne varsa ileride mutlaka onunla yüzleşeceksin. Buradaki kısım aşkın intizamsız durumlarını ortaya koyar.
Korktuğun yanınla sevmek
Sınanmak
İç düşünce, iç ses, özlem, aşırılık, hissizlik gibi duyguların bir araya geldiğinde ortaya koyduğu güç, mutlaka seni iyi olanların yanında sorgulayacaktır. Fakat bu sorguda senin en kötü yanın sınanacaktır.
İç düşünce; insanı daima yüzleştirmeye yönelik telkinlerde bulunur. O an karşılaşmak istemediğiniz çoğu şeyle karşılaşırsınız. Dikkatiniz odak noktası yönüne doğru çevrilir. Oraya karşı bir düşünce daha doğurmak istersiniz.
Herhangi bir nesneye duygu ve anlam yüklemek, o an sizi içinde bulunduğunuz kötü bir şeyden kurtarabilir. Tekrar o noktaya bakabileceğinize inanıyorsanız, her şeyin gelip geçici olduğunu da biliyorsunuz demektir.
İç irade daima güçlülük semptomlarını sorgular. Orada her türlü korku, koku, nefret,yıkım, özlem, yalan gibi materyallerin birbirleriyle nasıl çeliştiklerini göreceksiniz.
Bir gün mutlaka iç sesin ağ attığı o duygu ve düşünceleri almaya geleceksiniz. Orada belki zaman faktörü devreye girecek, orada belki geçen yılların bir birikintisi olacak.
Kaç mevsim geçirmiş bir duvardaki lekenin değişmediğini gördüğünüz de hiç bir şey için iş işten geçmemiş olacak. Çünkü düşüncelerinizle seneleri değil, size güven verenleri aramak istersiniz.
Masanın üstünde senelerdir duran çikolata kabının yerinin değişmediğini bile görünce, hiç bir şeyin de değişmediğine kanaat getirirsiniz. Öyle inanmışsınız ki; hiç bir şeyin değişmemesi, size kaçırdığınız her şeyin değersiz olduğunu gösteriyor.
Buradaki tüm yazılanlar herhangi bir şeye karşı ilgi gösterdiğinizde kaybettiğiniz değerli duyguların özlemle sınanarak ortaya çıkmasından kaynaklanıyor. Yani siz o gün o saatte herhangi bir şeye değer veriyorken, ”değer verilmeyi bekleyen daha da önemli şeyler vardır” düşüncesini doğuruyor zaman.
İç düşünce daima nesnelere yönelik hareket ettirir. Burada nesnelerin tekeri zaman değil, içinde yaşadığınız iyi veya kötü, güzel veya çirkin şeylerin bir tartıya koyularak harmanlamasıdır.
Hayatımız ve yaşantımızla ilgili ciddi kurallar var.. Her kural bir parantez açıyor sanki. İçine ne kadar gerekli cümle koyarsan koy, o kadarcık işte. O kadar hissetmişsin, o kadar sevmişsin, o kadar benimsemişsin. Kelime haznesi o kadar zengin değil. İki kelimeyi bir araya getiremeyen yüreklerle dolusun kim bilir ama işte…
Sınanıyorsun, sen de sınanıyorsun…
Korktuğun yanınla sevmek
Nefret
Zehir, güç, plan üçlüsünün bir parçasıdır. Nefret duygusunun altında yatan gerçeklerin sahtesi asla olmaz. Nefretin sahtesi olmadığı gibi ciddi ve ölümcül de bir güçtür ayrıca. Oysa; zehirli sarmaşıklar da var, zehirli mantarlarda, zehirli yılanlarda.
İçimizdeki nefreti kontrol edemeyecek kadar görünmeyen kontrolsüz bir güç var. Elde etmek, istemek, hırs yapmak. Bunlar nefreti defansif hale getiremeyen en başlıca sebepledir. Bunun bir kanadında aşk var.
Nefret suçu her yerde olduğu gibi aşkın içinde de var. Aşk duygusunun nefreti o kadar fark ki; Size geleceğin hiç bir önemini hissettirmeyecek bir şekilde uyuşturup, ölümüne sevdim be dedirtecek kadar kararlık içerir.
Sahi 5 sene önce söylediğin bu cümle için 5 sene öncesinde ölmüş müydün? Neyse ki zaman nefretin en büyük düşmanı ve panzehiri. Ama o an o cümleyi kurarken o kadar çok haklısınız ki.
Çünkü içinizde gerçek bir güç var, gerçek bir istek var. Gerçek bir şehvet var…
Korktuğun yanınla sevmek
Korku
Aşkın içinde bulunan en masum duygu. Bazı kişilerin nefretten dolayı kısırlaştırılmış semptomları var. Çoğu kişi bunu kabul ediyor ve ürküyor. Çok sevmek demek çok kaybetmek demek. Çok istemek demek, çabuk bitmesi demek. Artık anlamlar o kadar değişiyor ve yozlaşıyor ki. Duygu ve düşünce para gibi harcanıyor. Bazı duyguların odak noktasında ciddi paralı katiller yatıyor.
Fiziki bir zarar vermek istiyor insan bazen, elini ateşe götürüp, kibrit çöpünü parmağına yaklaştırıyor. Ne kadar zarar verebilir ki? Bir çöp kaç saniye yanacak. Yara olacak, su yapacak, kabuk bağlayacak ve geçecek.
Bundan korkmazsın; bu acı veren bir nesnenin parmağında uyuma isteğini dile getirir. Eğer korktuğun yanınla seviyorsan, bu acı değil. Acı senin korktuğun kişide. Belki masum, belki kötü, belki hiç…
Sınanıyorsun işte. Ortaya çıkmayı bekleyen binlerce duygular var. Mutlaka nesnelerde, gördüklerinde, duyduklarında, bıraktıklarını almaya geleceksin. Orada seni karşılayan insanların tabuları yerine duvarları olacak.
Bazen sert, bazen bir kapı şeklinde. Ne kadar seversen sev, korku zarar vermez, Korkusu zarar verir…
Daha fazla bloglarım için köşe yazılarımı takip edebilirsiniz
Okuduğunuz için şimdiden teşekkürler.