Aynalardan… | Aynalar İnsanı Zehirleyebilir | Gürkan Duman

Aynalardan…


Belki ilk başta aylardan olarak okumuş olabilirsiniz. Evet bunu algının aslında zaman için ayırmış olduğu belli başlı kısımlardan biri. Ama daha mühim olan bir şey var o’da aynalar. Yitiriliyor muyuz? Bitik miyiz neyiz ki kendimizi ispatlama yolunda arayış içine girerek bir düzen oluşturmaya çalışıyoruz. Belki de bugün eleştiri oklarına soktuğumuz şeyin yarın ister istemez ta kendisi oluyoruz. Ki bu benim içinde geçerli. Belki bugün yazmış olduğum bu yazının yarın tam karşısında olup aynı hatayı yapmış oluyoruz. Öyleyse…

Aynalar

Her yerdeler… Bildiğiniz gibi değil. Güzellik ve ispat arasındaki ilişkiyi beden arasına iliklemiş, insan egosunu da arkasına alarak güç unsuru oluşturmuş bir güvence. Her gün androjen deposu gibi doldur boşalt misali ”Beğenilme” dürtüsüne hizmet eden o şey. Başlangıçta aynalar eksiklikleri gidermek adına kullanılırdı. Tamamen kusur kapatma odaklı. Hatta şöyle; iş görüşmesine gittiğinizde asansörlü bir binaya denk geldiğiniz zaman bir kaç dakika içerisinde o son rötuşları yapmak için heyecanın zirvesini yaşarsınız. Bu da kendinizi tatmin etmenin doruk noktasıdır ama bu tamamen iyi niyetli kullanılmış bir duygu bağlamıdır. Aynalar eksiklikleri gidermek için kullanıldığı da çok güzel bir araçtır. Fakat güzelliğinizi her gün size gösterdiğinde sizden daha fazlasını isteyecek kadar büyülüdür. İşte bu noktada zaman hırsızlığı yapmaya başlar. Etrafınızdan, sevdiklerinizden, duygularınızdan, çevrenizden, sevginizden çalar. Çünkü burada bir odak tuzağı vardır. Sizin ona daha fazla bakmanızı ister.

Orada ne görüyorsunuz?

Orada ne görüyorsunuz? Yani aynaya baktığınızda ne görüyorsunuz? Ben söyleyeyim ne amaçla bakıyorsanız onu görüyorsunuz. Onu görmek isteyeceksiniz. Orada görmek istediğinizden daha fazla bir şey var ve onu mistik kılan aslında onun görünmemesidir. Daha açığı hepimiz kendimizi güzel görmek ve göstermek istiyoruz. Aynaları vitrin gibi kullanıyoruz. Orada kendimizi sergiliyoruz tabi bunun için bir takım araçlara ihtiyacımız var. Bu noktada bedenimizi kullanıyoruz. Aslında bir insanın aynalara karşılık vermesi, bir çok insanın aynalara ne amaçla hizmet ettiğinde göstergesi oluyor. Bunu şöyle örneklendirmek mümkün. Bugün bindiğin bir araçta senin aynan olabilir. Onu ne amaçla kullandığın da onun yansıması oluyor. İşte burada insan egosu devreye giriyor. Sahip olduğumuz değerleri başkalarının beğenisine sunuyoruz. Ne acı ki o kişilerde bunun aynısını yapıyor ve döngüsel bir yarış modelini alıyor. Yani bu noktada bir rekabet ortamı oluşuyor. Evet insanlar belki de hiç haz etmediği ve de hiç sevmediği bir şey üzerinde sırf beğenilme arzusu için duruyor.

Spor Salonları Buna Örnek

Çok fazla derine girmeden yüzeysel bir örnek vereceğim. Özellikle aynaların en tehlikeli kullanıldığı alanlar spor salonlarıdır. Kas kütlesinin genişleyebilmesi için önce yırtılması gerekiyor. Yani hasar almasını gerekiyor. Bu da ağırlıkla ve ağırlığın vermiş olduğu zorlukla oluyor. Sonra bunu iyileştirmek (genişletmek için) protein türlerine ihtiyacınız oluyor. Alıyorsunuz iyileştiriyorsunuz ve kas kütleniz genişlemiş oluyor. Bu noktada kaslarınız ağrıyor deyim yerindeyse acı duyuyorsunuz. Bu kimisine göre tatlı acı kimisine göre basit acı kimisine göre de dayanılmaz sakatlayıcı bir acı. Fakat günün sonunda ne oluyor biliyor musunuz? Spor yapmak için değil, iyi görünmek için bunu yapıyorsunuz. Ve bunu bozan nedir? Aynalar… Evet her yerdeler. Günün sonunda aynalara bakıp mutlu olduğunuz hissine kavuşuyorsunuz. Ama bu bir döngü. Yarın yine o depoları doldurmaya ihtiyacınız olacak ve yine yine o yeni denemeler…

Peki siz bunu yaparken neleri kaçırmış olacaksınız? Ben spor adına vermiş olduğum örnekten sadece şunu söylemeyeyim ki gözlerime göre bu bakış açısıyla mutlu olacağınız tek yer Starrbucks ve benzeri kahve mekanları olacaktır. Çünkü bir aynanın size verdiği görüntüden mutlu olduğunuzda bunu ispatlama noktalarına ihtiyacınız olacaktır.

Sürekli Kendinizi Kanıtlamaya İhtiyacınız Var Mı?

Ne acı bir döngü değil mi? Bir insanın sürekli kendisini ispatlamaya çalıştığı noktada bir güç kaybı varsa buradan doğan ”Eksiklik” nelerle tamamlanmalı? sorunun cevabını insanlar aynalarda buluyor. Ve yine aynalar her yerde karşımıza çıkan uzun vadeli zehirleyici. Mutluluk dediğimiz şey gün içerisinde herkesin basit bir avcılık yaptığı nokta, yer, mekan. Eğer ki kendimizi güzel görmüyorsak sürekli tamamlamak istediğimiz şeylere aramalıyız. Bu bir gereklilik mi ihtiyaç mı bunun cevabını en iyi siz vereceksiniz. Ama sizde şunun cevabını çok iyi bilenlerden olmalısınız. Çevreniz neye önem veriyor ve siz bunu ne kadar önemsiyorsunuz. Çevrenizde aynalara bakan çok insan görüyorsanız maalesef sizlerde kendi eksikliklerinize değil, başkalarının eksikliklerini tamamlamak istediğini noktalarda geziniyorsunuz demektir. Yanlış bir yol sizi doğru hedefe götürür mü?

Aynalardan…

Şöyle düşünün; bu aynalar güzellik dediğimiz dış görünümün yaklaşık %70’ine hitap ediyor. Tersini düşünün çevrenizde dış görünüme önem vermeyen %70 bir oluşum olsaydı siz kendi görünümünüze ne kadar önem verecektiniz. İşte burada harcayacağınız zamanla bir çok eksikliklerinizi tamamlayabilir noktada olacaktınız. Belki bir hayvanın sevgisinde bulacaktınız kendinizi, belki bir denizin ortasında, belki de doğada. Fotoğraflarda öyle değil mi zaten gitmeden önce sırf çekilip 3 dk durup öyle geri dönen yerleri veriyor. Bunu zehir eden paylaşma istediğinin yer değiştirmesi. Yani oraya gitmek değil de orada fotoğraf çekilip paylaşmak hissi, hevesi, sevinci ya da her neyse… O yeri size iyi tattırmıyor. İşte aynaların görevi de maalesef bu…

Dışarı çıkıyorsun Ayna, İçeriye giriyorsun Ayna, Arabaya biniyorsun yine Ayna.

Her yerdeler… Hep kendimizi kanıtlamak istediğimiz bir nokta var. Ayna bizi bu noktada birleştiriyor. Kimilerini notr kimilerinin pozitif, kimilerini hiç olmadığı gibi güzel. Değinilmesi gerekilen bir nokta var. Seneler boyunca yerinden oynamayan bir ayna; seni her gün gün ışığına göre farklı, hava şartlarına göre farklı, psikolojine göre farklı, sabah uyandığın şiş gözlere göre farklı gösterir. Burada sorgulanması gerekilen nokta şu; Sen değişiyorsun, zaman geçiyor ve sen sana verilmiş bir rol içerisindesin. İyi olmak zorundasın, zirvedesin, göz önündesin evet bu sensin. ”Dışarı çıkıyorsun Ayna, İçeriye giriyorsun Ayna, Arabaya biniyorsun yine Ayna” Her yerde farklısın. Bu farklılığını sana her yerde göstermek isteyen aynalara ihtiyaç duyuyorsun. Kanıt istiyorsun ve aynalar her yerden bulunabilen basit bir yansıtıcı ama her gün zehirleniyorsun.

Gözlerinizi Aynalardan Kaçırın…

Aynalardan kaçın, koşun ve ardınıza bakmayın. Sonra şunu fark edeceksiniz. Siz aynaya bakmadıkça insanların aynalara nasıl baktıklarını göreceksiniz. Siz aynadan uzak kaldıkça, uzaktan insanlara aynalara ne amaçla baktığını göreceksiniz. Siz aynaları sevmedikçe, insanların aynalar üzerinde kendi benliği üzerinde ne denli otorite kurduğunu ve yön verdiğini anlayacaksınız. Bir insanın ayna karşısında zehirlenmesi ne acı ve kendin göre göre, göz göre göre…

Daha fazla blog içerikleri için bizi takip etmeye devam edin.

Aynalardan.. Yazan: Gürkan Duman

5 1 vote
Article Rating

Gürkan Duman

Gürkan Duman 1989 istanbul şişli doğumluyum. Araştırmayı ve blog yazmayı seviyorum. Yeniliklere açık birisiyim ve hayatın yaşanmaya değer olduğunu düşünüyorum.

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
0
Would love your thoughts, please comment.x
Paylaş
Bağlantıyı kopyala